Ey hanımlar: Atatürk kılıbık adamın tekiymiş. Kadınlara her türlü kadın haklarını Avrupa ülkelerinden önce vermiş. Baksanıza, kadınlarda tepemize çıktı. Her türlü mesleği elimizden aldılar. Polis, jandarma, şoför, avukat, doktor, hakım, bakan, başbakan… Erkeklere meslek kalmadı. Bir şey değil bir gün gelecek ailenin, toplumun, kentlerin, devletlerin ve hatta dünyanın yönetimini tamamen elimizden alacaklar. Olur mu böyle şey?
Üstelik biz de kılıbık olduk. Bir komşum beni evimin balkonlarını yıkarken görünce “Erkekliğin yüz karası” diye takılırdı. Çünkü kendisi çok kazaktı. Ben de “Bizi bu hallere düşüren Atatürk” derdim.
İran yönetimi çok doğru yapıyor. Ahlak polisi saçının bir kısmını gösterdi diye genç bir bayanı öldürmüş. Hâlbuki bayanların giyim-kuşamları süsleri püsleri var. Çalımlarını, havalarını, civalarını yapacaklar. Güzele bakmak sevaptır. Bakmak istemiyorsan başını çevirirsin, istersen göz ucuyla bakar geçersin. Değil mi ya?
Afganistan’da Taliban ilkokuldan sonra kızların okuma hakkını kaldırdı. Afgan kızları okuyup da erkeklerin işlerini ve mesleklerini ellerinden almayacaklar mı? Babam, anneme “Kadının kazdığı kuyudan su çıkmaz. Elinin hamuru ile erkek işine karışma” derdi.
Suudi Arabistan’da kadınlara araba kullanma ve ayrı yerlerde oturmak kaydıyla maçlara gitme hakkı yeni verildi.
Buralarda kadınlar ikinci sınıf vatandaştır. Baksanıza, eskiden erkekler önden, hanımlar arkadan giderlerdi. Hanımlar erkeklere yol verirlerdi. Bazı hanımlar beni yaşlı sanarak bana yol vermeye kalkarlar. Ben hemen “Buyurun hanımefendi, o eskidendi. Eski çamlar bardak oldu. Eskilerden sadece devenin yürüyüşü kaldı. Şimdi hanımlar önden gidiyor.” diye takılırım.
Müslüman dediğin, adam dediğin, Taliban, İran mollaları, Suudi Kralı gibi olur.
Buraya kadar söylediklerim şakadır. İnsan bilir insan kıymetini. Bu sebepten bizi bugünleri yaşatan Atatürk, silah arkadaşları, şehit ve gazilerimize her an minnet ve şükran duymalıyız.
Çağdışı, gerici ülkelere bakarak hanımların,erkeklerden on kat fazla Atatürk ilkelerine dört elle sarılması, her vesile ile Atatürkve silah arkadaşlarına, istiklal savaşı şehit ve gazilerine, minnet ve şükran duymaları gerekir. Atatürk’e soğuk bakan siyasetçi ve siyasi partilerden uzak durmaları gerekir. Hele Atatürk’ü karalayan ceberutlardan nefret etmeleri gerekir.
Çünkü bir milleti millet yapan onun dini, dili, bayrağı, devleti, memleketi, bir de bunları ona sağlayan kurucu devlet ve siyaset adamlarıdır. Bu sebepten hepimizin Atatürk ve ilkeleri etrafında saf tutmamız gerekir. Ya Atatürk, onun yaratıcı dehası olmasa idi, kurtuluş savaşı başlamasa ve başarılı olmasa idi millet olarak halimiz ne olurdu?
Örnek bir davranış: Bir koca eve gelince eşinden para ister. Eşi vermeyince onakarşı şiddetkullanmış. Eşi de ele geçirdiği bıçağı kocasının göğsüne saplar ve öldürür.
Kadın tutuklanır ve yargılanır. Yargılama süresince kayınvalide mahkeme önünde “Adalet istiyorum” diye gösteri yapar. Nihayet gelin tahliye olur. Bu defa da kayınvalide tahliye olan gelinini elinde çiçek buketi ile karşılar.
Gazeteciler sorarlar. Kayınvalide “Oğlum zorbanın tekiydi. Kötü birisiydi. Çocuklarına ve eşine cebir şiddet kullanıyordu. Kocalık ve babalık görevlerini de yapmıyordu. Gelinim melek gibidir” demiş.
Gazeteci kayınpedere sorar. O da eşi gibi ifadeler kullanır.
Siz, hak ve adalet uğruna, oğlunu öldüren gelininden yana tavır koyan bir başka anne-baba gördünüz mü? Ben bu haberi okuyunca hayret ettim. Eğer yalan varsa gazetecinin yalanıdır. Eğer haber doğruysa, o anne-babayı tebrik ederim.
Ey gençler size sesleniyorum: Her insanın en değerli varlığı sağlığı ve gençliğidir. Allah insanlar için güzel bir dünya, tatlı nimetler yaratmış. Bir de akıl, fikir, duygu, düşünce, enerji, sabır, gayret ve konuşma kabiliyeti vermiş. Yetmemiş sanat ve spor kabiliyetleri vermiş. İnsan vücudu, Allah’ın tüm diğer canlılardan daha nitelikli ve yetenekli yarattığı bir eseridir.
Her insanın en büyük başarısı sağlıklı ve uzun bir ömür yaşamaktır. “Önce can, sonra canan” demişler. O halde sağlığımıza yani vücudumuzu meydana getiren organlarımıza değer vermemiz, onları iyi kullanmamız, eskitmememiz gerekir. Çünkü onların her biri bize ömür boyu lazımdır. En basiti dişlerimiz. Bir gün dişlerimizi kaybedip takma diş takmak veya çorba ile karın doyurmak ister misiniz.
Güzünüz kör olsa dünya güzelliklerini görebilir misiniz? Kulaklarınız sağır olsa güzel sesleri, şarkıları, türküleri duyabilir misiniz? Burnunuz olmasa güzel kokuları alabilir misiniz? Elleriniz olmasa ne yapabilirsiniz? Ayaklarınız olmasa nereye gidebilirsiniz?
Bunlar dış organlar. Bir de hayati değer taşıyan, iç organlarınız vardır. Bunlardan birisi arızalanınca siz hasta olacak, yok olunca siz de yok olacaksınız. O halde vücudunuza, sağlığınıza dikkat ve itina ile özen göstermeniz gerekir. Bir defa “Bana bir şey olmaz” düşüncesini kafanızdan söküp atmanız gerekir. Çünkü herkese bir şeyler olur.
Bunun için neler yapmalısınız? Bakınız, insan sağlığını ve ömrünü etkileyen üç unsur vardır. Birisi, genler vasıtasıyla soyumuzdan aldığımız bağışıklık sistemidir. Bir insan dokuz göbek soyuna çekermiş ya… Acaba kime çektiniz. O atanız uzun mu yaşamış, hangi hastalıktan ölmüş? Bu sizin elinizde değil. Buna “Kader” diyelim.
Sizin elinizde olan etkenlerde vardır. Bunlardan birisi de yaşama şartlarıdır. Nasıl yaşadınız? Kendinizi aşırı yordunuz, sıcağa, soğuğa bıraktınız mı? Aşırı kilo aldınız mı? Stresli bir hayat mı yaşadınız. Elbette bunların zararlarını bir gün gelir görürsünüz.
Spor yaptınız mı? Hele her gün yürüyüş yaptınız mı? “Hareket berekettir” denir. Bana göre aynı zamanda sağlık ve mutluluktur.
En önemli etkenlerden birisi de beslenme şeklidir. Yediğiniz her şeyin azı yararlı, çoğu zararlıdır. Sıka basa, tıh diyene kadar değil, doymadan kalkmasını bilmelisiniz.
Sigara, alkol, uyuşturucu gibi lanetlerden uzak durmalısınız. Hadi diyelim ki, özel günlerde iki duble alkol alalım. O zaman bile sınırı aşmayalım.
Ben hayat tecrübelerim ile sigara tiryakilerinin, her gün alkol alan akşamcıların ve aşırı kilo sahiplerinin daha erken dünya değiştirdiğini görüyorum.
Bir de hazır yiyeceklerden uzak durun. Evde annenizin ve eşinizin pişirdiği zeytinyağlı yemeklere odaklanın. Mecbur kalmadıkça lokantaya bile gitmeyin. Çünkü katı yağlar, katkı maddeleri, tatlandırıcılar, kızartmalar, kavurmalar, yemeğin tadını getirir ama sağlığınıza zararlıdır.
Bunların zararlarını gençlik yıllarında görmezsiniz. Tatlı tatlı yer içersiniz. Oh be, ne güzel hayat? Ama ileriki yaşlarda bunun bedelini ödersiniz.
Mesela dişleriniz ne kadar sağlıklı olursa o kadar tat alır ve iyi beslenirsiniz. Dişlerinizi korumak için aşırı sıcak, aşırı soğuk ve katı yiyeceklerden uzak durmalısınız. Dişlerinizi temiz tutmalısınız. En az günde bir defa fırçalamalı ve bir şey yediğinizde ağzınızı güzelce çalkalayarak yıkamalısınız.