Her meslekte başarının en etkili unsuru akıldır. Akılla düşünülür, öğrenilir, tecrübe edilir, icraat yapılır. Ancak siyasette akıldan önce hitabet kabiliyeti ve karizmaetkilidir.
Bülent Ecevit: Ecevit 1963 yılında çalışma bakanı oldu. O yıllarda, Cumhuriyetin kuruluş yıllarından beri uygulanan devletçi politikalar sonucu, tüm büyük sanayi ve ticari işletmeler devlete aitti. Ülkenin kalkınması için bunların karlı çalışmaları ve başarılı olmaları gerekmez mi?
Ecevit 1963 yılında grev-lokavt, toplu sözleşme ve iş kanunlarını çıkardı. Böylece devlet işletmelerinin karşısına sendika ağalarını dikti. Ondan önceki yıllarda devlet işletmeleri işçilerini aç mı bırakıyordu?
Sendika ağaları işletmenin kazanç ve maliyet durumunu düşünmeden tek amaç güderler. O da işçiye daha çok hak ve ücret sağlamaktır. Bu onlar için tek amaçtır. Böyle olunca devlet işletmelerinin karları azaldı, hatta zarar etmeye başladılar. Zararları devlet bütçesinden karşılanıyordu.
Türk devlet hayatında serbest piyasa ekonomisini ilk defa telaffuz eden devlet adamı Turgut Özal oldu. Darbeden sonra ilk seçim öncesi televizyonda sol parti genel başkanı Calp ile “Satıcam, sattırmam” tartışması yapıyorlardı. Satılacak olan devlet kurumu İstanbul Boğaz köprüsü idi.
Turgut Özal, dövizi Serbest piyasa dalgalanmasına bıraktı. Daha önce döviz bulundurmak suç idi. Ancak Turgut Özal’ın siyasi gücü, serbest piyasa konusunda fazla bir adım atmaya yetmedi. Sonra gelenler de fazla bir başarı gösteremediler.
Başbakan Çiller: Çiller Karabük demir Çelik Fabrikasını sendikaya 1 liraya sattı. Böylece devleti fabrikanın zararlarını kapatmaktan kurtardı. Gene Çiller Telekom’u özelleştirmek için yasa çıkardı. O zamanlarda Telekom için 30 milyar dolardan bahsediliyordu. Eğer özelleştirilmiş olsa idi belki daha sonra yaşanan birçokekonomik krizler yaşanmazdı.
O zaman, ana muhalefet partisi sol parti anayasa mahkemesine Telekom yasası hakkında dava açtı. Anayasa mahkemesi özelleştirme yasasını iptal etti. Öyle ya “Anayasada özelleştirme diye bir kural yokmuş, devletleştirme kuralı varmış”
Mesut Yılmaz’ın başkanlığı döneminde bir toplu sözleşme yapıldı. Seçim öncesi olduğu için işçiye bol keseden verildi. Bazı kurumların işçileri o kurumda çalışan mühendisten daha fazla ücret almaya başladılar.
Ecevit’in son başbakanlığı dönemi: Ecevit’in son başbakanlığı döneminde Türkiye ağır bir ekonomik kriz yaşadı. Ekonominin başına Kemal Derviş isminde bir adam getirildi. Kemal Derviş, devletçiliğin içine tükürdü. Serbest piyasa ekonomisini içine bütün kuralları yerleştirdi. Anayasa ve yasa değişikliklerini yaptı. Bankalar sistemi olmak üzere tüm kurumları elden geçirdi ve serbest piyasa ekonomisine göre düzenledi.
O zamanlarda Kemal Derviş siyasete girecek lafları oldu. Akıllı adam siyasete girer mi? Çünkü akıllı bir ekonomistti ama hitabet kabiliyeti yoktu. Siyasette ise hitabet kabiliyeti akıldan önce gelir ve hatta daha etkilidir. Adnan Menderes, Ecevit öyle değil miydi? Eğer çok akıllı olsalar idi o kadar yanlış yaparlar mıydı?
Ecevit’in bir diğer yanlışı:Demirel’in başbakanlığında kurulan Milliyetçi cephe iktidarı döneminde, Avrupa Birliğinin adı Ortak Pazar idi. Siyasi bir birlik değil, ekonomik bir birlik idi. O zamanlarda hükümet ortağı Necmettin Erbakan “Ortak Pazar Katolik birliği. Biz Müslüman birliği kuracağız” diyordu. Ecevit ise “Onlar ortak olur, biz pazar oluruz” diyordu. Yani Türkiye’nin ortak Pazar tarafından sömürülmesinden bahsediyordu.
Türkiye, Yunanistan ile birlikte Ortak Pazara adaylık müracaatı yapmıştı. O zamanlarda Avrupa Yunanistan ile Türkiye’ye eşit muamele yapıyordu. Çünkü soğuk savaş vardı. Türkiye Sovyetler Birliğine karşı Nato’nun ileri karakolu idi.
Yunanistan ortak pazara tam üye müracaatı yapıp kabul edilince, Türkiye’ye temsilcilik açmak için bir Ortak Pazar heyeti gelir. Avrupalılar gayrimenkul kira ve satın alma işlemini avukat eliyle yaparlar. Hem öğretim üyesi, hem avukat olan Hikmet Sami Türk’e başvururlar. Laf arasında “Yunanistan tam üyelik müracaatı yaptı. Türkiye niye duruyor?” derler. Hikmet Sami Türk de “Onu Dış işleri bakanlığına söyleyin” der. Heyet dış işlerini ziyaret eder ve uyarır. O zaman Süleyman Demirel partisinden olan dış işleri bakanı Ortak Pazar tam üyelik müracaatı için hazırlıklara başlar.
Erbakan hoca bunu duyuverir. Kendi koalisyon hükümetinin dış işleri bakanı hakkında gensoru önergesi verir. Onun milletvekili sayısı bakanı düşürmeye yeterli değildir. Sol parti olan Ecevit Partisi ne güne duruyor? Onlar da Erbakan hoca paralelinde oy kullanırlar. Bakan düşer.
Zaman içerisinde Ortak Pazar Avrupa Birliği adı altında siyasi bir birliğe dönüşür. Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde Avrupa Birliğine tam üyelik müracaatı yapılır. Avrupa “Siz daha o seviyeye gelmediniz” diyerek reddeder. Ecevit’in son başbakanlığı döneminde herhalde Kemal Derviş, Ecevit’in cinini dermiş olmalı ki, Avrupa Birliğine tam üyelik müracaatı yapıldı. Müracaat kabul edildi.
Ecevit’in gene bir yanlışı: Ecevit’in sondan bir önceki başbakanlığı döneminde Sümerbank işçileri grev tehdidi yaptılar. Başbakan Ecevit de“Grev istemiyorum. Anlaşın” talimatı verdi. Sümerbank, kurumun başında bulunan genel müdürün babasının malı mı? Onlar da talimata uyup sendikaya istediğini verdiler. Bütün Sümerbank fabrikaları iflas aşamasına geldi. Zorunlu olarak kapatıldı.
Bir televizyonda Nazilli Sümerbank müdürü ile mülakat yapılıyordu. “İşçi ücretleri maliyeti içinde % 75’ i buldu. Bu ücretlerle fabrikanın rekabet edebilmesi ve ayakta kalabilmesi mümkün değil. Fabrika kapatıldı. Biz 15 memur ile tasfiye işlemleri yapıyoruz” demişti. Sadece Nazilli Sümerbank mı? Bütün Sümerbank fabrikaları kapatıldı. Devletçi zihniyetin devletçiliğe verdiği zararı görüyorsunuz. Bu akıl mı, bilgi mi, tecrübe mi, sorumluluk duygusu mu?Hatta Aykim, Aydın tekstil bile battı.
Ecevit’in başarılı icraatı: Ecevit başbakanlık dönemlerinin birinde Erbakan Hoca ile koalisyon halinde iken Kıbrıs barış harekâtını başlattı. Çünkü Kıbrıslı Rumlar orada yaşayan Türklere zulm ediyor, hatta katlediyordu. Böylece bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temeli atılmış oldu.
Bugünkü iktidarın avantajları: Dünyada en gelişmiş ülkelerin demokrasi ve serbest piyasa ekonomisiyle yönetildiğini görürsünüz. İkinci dünya savaşında Amerika’ya teslim olan Japonya, Kuzey Kore’ye karşı Türk ve Amerikan askerlerinin koruduğu güney Kore bugün teknolojide ve ekonomide Türkiye’den öndedir. Sadece onlar mı? Daha birçok Uzak Doğu aslanları vardır. Son yıllarda komünist Çin bile dışa açıldı. Yabancı sermayeyi kapılarını açtı. Ekonomide dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olmaya doğru hızla yol alıyor.
AKP iktidarı devletçiliğin def edilip, serbest piyasa ekonomisinin uygulamaya geçirildiği dönemin üstüne hazır oturdu.Türkiye’ye yabancı sermaye akmaya başladı. Yap-işlet-devret dönemi başladı. Sovyetler Birliği dağıldı. Onlarla ticaretimiz tavan yaptı. Turgut Özal Turistik tesislere ucuz faizle kredi verince Erbakan Hoca, Turgut Özal için “Bu çocuğumuz bizimle beraberken iyiydi, ama ABD’ye gidip geldi bozuldu. Şimdi gavurcuklarayol yapıveriyor, otel yapıveriyor” dedi. Tüm cumhuriyet döneminde yapılan turistik tesisler sayesinde, Türkiye turizmde dünya dördüncüsü oldu. Türkiye Avrupa Birliği ile müzakereler başlatınca AKP iktidarı bayramlar yaptı. Çünkü Avrupa Birliği yardımları da akmaya başladı.
Her zaman diyorum. Eğer bu imkân ve fırsatları Atatürk, İsmet Paşa, Turgut Özal, Süleyman Demirel gibi akıllı bir adam yakalamış olsaydı, Türkiye uçar, dünyanın en büyük on ekonomisinden birisi olurdu.
AKP iktidarı Türkiye yönetimi dünyanın yirmi büyük ekonomisinden biri olarak devraldı. 17. Sıraya getirdi. Tekrar gerilemeye başladı. Bugün dünyanın 21. Büyük ekonomisinden birisiyiz.
Kaynaklar, saraylara, yandaşlara, itibara, dış ülkelere yardımlara peşkeş çekersen, har vurur, harman savurursan olacağı budur.
Bana göre AKP iktidarı ekonomide Türkiye’yi batırmaktan öteye götüreceği hiçbir yer yoktur.